Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı tarafından Belek Papıllon Zeugma Hotel'de düzenlenen 4.Prevantif Onkoloji Sempozyumu kapsamında bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.İsmail Çelik, Başkent Üniversitesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nilgün Güvener Demirağ ve Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Hınç Yılmaz katıldı.
'Sigara bırakma tedavisi destek programı' Basın toplantısında konuşan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.İsmail Çelik, 'Sigara Bırakma Tedavisi Destek Programı' ile ilgili bilgi verdi. Prof.Dr. Çelik, programın halk sağlığı açısından oldukça önemli olan Tütün Kontrol Programı'nın bir ayağını oluşturan ve sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlara destek çalışmalarının Türkiye'de etkinliğini arttırmak, sigara bırakma çalışmalarında kullanılan farmakoterapötik ajanların geri ödeme kurumları (SGK) tarafından geri ödeme sistemine alınmasını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığı'nca oluşturulmuş bir program olduğunu kaydetti. Prof.Dr. Çelik, programın Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi tarafından planlanmış, hizmete sokulmuş ve projenin ilk ayağının yürütülme görevinin, Ağustos 2010 tarihinde 'Ankara Sigara Bırakma Merkezleri Platformu' adı ile Ankara'da sigara bırakma hizmeti veren merkezlere verildiğini bildirdi. Ağustos 2010 - Aralık 2010 arası projeye alınan birey sayısı toplam 936 olduğunu ifade eden Prof.Dr. Çelik, bu sayının yüzde 45'inin kadın, yüzde 55'inin erkek, yaş ortalamasının 40 olduğunu ve bu programa alınan kişilerin 1. ay sonunda sigara bırakma oranının yüzde 72 olduğunu kaydetti.
'İlaç'mış gibi görünen ürünler Prof.Dr. İsmail Çelik, kanser tanısı almış ve tedavi gören hastalarda bitkisel karışım, vitaminlerin 'ilaç-mış' gibi görünen ürün yelpazesinin kullanılmasının çok riskli olduğunu bildirdi. Prof.Dr. Çelik, bu tip karışımları satan kişilerin, kanser tanısı almış, umutla bekleyen o insanların son umudu ile oynadıklarını söyledi. Prof.Dr. Çelik, "Kanser tanısı tedavisi alan insanlar bu tip karışımları, komşudan, televizyondan görüyor. Piyasada satılan, içine ne konulduğunu bilmediğiniz ürünlerin saflığı ve güvenirliği konusunda ciddi kuşkularım var" dedi.
Hukuken ve tıbben suç, dinen günah Kanser hastalarına umut gibi görünen bu tip ürünlerin en önemli riskinin enfeksiyon olabileceğini de sözlerine ekleyen Prof.Dr.Çelik, "Bu bir suçtur. Bunları yapanlarla ilgili suç duyurusunda bulunuyorum. Hukuken ve tıbben bir suçtur. Bu maddeleri kullanan insanlarda kemoterapinin etkisi azalıyor. Bu karışımları satanları 'Benim hastalarıma dokunmayın' diye uyarıyorum. Bu dinen de günah" diye konuştu.
Sarımsak tabletleri kanamaya yol açıyor Prof.Dr. Çelik, son yıllarda 'sarımsak tableti' kullanan kişilerin sayısının arttığını da belirterek, bu tabletlerin kanser tedavisi gören hastalarda kanamaya yol açması nedeni ile riskli olduğunu da vurguladı.
Cep telefonları, baz istasyonları ve kanser Basın toplantısında cep telefonları, baz istasyonları ve kanser ilişkisine de değinen Prof.Dr.Çelik, piyasada radyasyon önleyici, radyasyon koruyucu gibi lanse edilen filtre, yapışkan, çip gibi ürünlerin bilimsel olarak etkinliğinin mevcut olmadığını, gereksiz emniyet duygusu yarattığını ve bireysel korunmak için cep telefonları ile konuşurken kulaklık kullanmanın yeterli olduğunu söyledi. Prof.Dr. Çelik, "Cep telefonları ile baz istasyonlarını hep aynı kefeye koyduk. Cep telefonu kişisel kullanım için planlanmıştır. Baz istasyonları yönetmelikleri ile kuruluş mekanizmaları ile belli kurallarda kurulmuştur. Bu istasyonların kuruluş iznini veren, ölçümlerini yapan kurumlar var" diye konuştu.
Teknoloji belli seviyeden sonra korkutuyor Son yıllarda telsiz telefon, mikrodalga fırın gibi pek çok teknolojik ürünün kansere neden olduğu ile ilgili söylemler olduğunu da sözlerine ekleyen Prof.Dr.Çelik, "Teknofobi denilen bir şey var. Teknoloji belli seviyeden sonra korkutmaya başlıyor. Kullanamadığımız bir alet karışık diye kanser yapıyor dersek korkuyu körükleriz" dedi. Baz istasyonları ile cep telefonları konusunun sempozyumda ele alındığını belirten Prof.Dr. Çelik, radyasyon ve kanser ilişkisinin de konuşulduğunu söyledi. Prof.Dr. Çelik, tomografi çekilirken alınan radyasyonda bile kanser riski bulunduğunu, havalimanlarındaki X-kontrolündeki alınan radyasyonun 0.002, tomografi (beyin) 100, kalp anjiyogragisinde 900, günde bir paket sigara içen insanın aldığı oranın ise 1000(vücut doz), 10.000 ise (akciğer doz) olduğunu bildirdi.
Diyabetik hastalarda kanser Basın toplantısında diyabetik hastalarda kanser riski ile ilgili bilgiler veren Başkent Üniversitesi İç Hastalıkları Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Nilgün Güvener Demirağ diyabetik hastalarda artmış kanser riskinin gözlendiğini söyledi. Prof.Dr. Demirağ, diyabeti olan hastalarda, artmış kanser görülme riskinin yansıra, var olan kansere bağlı ölüm oranın ise yüzde 40 civarında daha fazla olduğunu söyledi. Prof.Dr. Demirağ, konu ile ilgili olarak diyabet hastalığında uygulanan tedavilerin etkilerinin incelendiğinde, tüm kanserler için yüksek doz insülin kullanımının da artmış kanser riskine katkıda bulunabileceğinin gözlendiğini söyledi. Prof.Dr.Demirağ, bu nedenle 'insülin direncinin ve hiperinsülineminin önlenmesinin' en önemli prensip olması gerektiğini söyledi.
Mesleksel kanserler Prof.Dr.Çelik, Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı ile Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi'nce ortaklaşa yürütülen 'Mesleksel Kanser Risk Analizi sonuçlarına göre meslek hastası olarak başvuranların hepsinin erkek ve yaş ortalaması 40 civarında olduğunu yüzde 63'ünün sigara kullandığını, kanser tarama tetkikleri hakkında tutum ve davranışları sorgulamasında ise 'tetkikin ne olduğunu biliyorum ve yaptırmayı planlıyorum' diyenlerin oranının yüzde 0 olduğunu söyledi.
Tıp eğitim müfredatında yok Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Hınç Yılmaz ise meslek hastalıklarının tıp eğitim müfredatında yer almadığını belirterek, hekimlerin bu konuda eğitim almadıklarını söyledi. Meslek hastalıklarında en önemli konunun etken ve maruziyet ilişkisi olduğunu belirten Yılmaz, etkenden korunmanın yerleştirilmesi gerektiğini söyledi.
|