Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. İsmail Tufan, yaşlanma ve yaşlılık konusunda çalışmalarının olduğunu belirterek, Türkiye'nin Güney Kore'den sonra en hızlı yaşlanan ülke olduğuna dikkatleri çekti. Türkiye'de çocuğa, gence, kadına olduğu gibi her yaştaki kişilerin yanında yaşlılara da şiddet uygulandığını hatırlatan Prof.Dr. İsmail Tufan, yaptıkları araştırmalar sonucunda yaklaşık 200 bin yaşlıya şiddet uygulandığına dikkati çekti. Örf, adet ve geleneklerine bağlı bir toplum olarak bilindiğimizi anlatan Prof.Dr. Tufan, şöyle konuştu: "Ülkemizde yaklaşık 200 bin yaşlı insanımıza fiziksel, psikolojik, ekonomik her türlü şiddetin uygulandığını biliyoruz. Hükümeti, milletvekillerini, idarecileri, bilim dünyasını, sivil toplum kuruluşlarını bu konuya duyarlılığa davet ediyoruz. Bu problemin ulusal, hepimizin bir problemi olduğunu bilinmesini istiyoruz. Türk toplumunda 'Yaşlılara şiddet uygulanmaz' kanısının özellikle unutulmasını istiyoruz. Bu düşünce sadece bir masal, hatta masaldan öte bir masaldır. Bizim evde yaşlıya şiddet olmaz, komşumuzda olmaz demeyelim." Adli vakalardan her insanın yaşlılara uygulanan süreci takip etmesinin zor olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Tufan, şunları söyledi: "Gazetelerin 3. sayfalarındaki şiddet haberlerinde ciddi bir artış var. Ama bu noktada ailenin üzerindeki baskının azaltılması gerekiyor. Özellikle yaşlılık ve yaşlanma sürecinde, bakıma muhtaçlık konusunun ulusal bir problem olması gerekiyor. Çünkü sayılar, ortadaki sonuçlar, bize bunun ulusal bir problem olduğunu gösteriyor." Şiddetin insanlık tarihi kadar eski bir olgu olduğunu belirten Prof.Dr. Tufan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şiddet sadece bizim ülkemize özgü bir problem değil, uluslararası bir konu. Bizi ilgilendiren nokta ülkemizdeki yaşlıların suistimale uğramamaları kurumsal ve evde şiddete uğramamaları için tüm ilgilileri ortak çalışmaya ve duyarlılığa çağırıyoruz." Türkiye'nin Gerontoloji atlası surveyindeki verilere göre, 200 bin insanın Türkiye'de şiddete maruz kaldığını belirten Prof.Dr.Tufan, şunları söyledi: "Burada şiddetin türlerini de ifade etmek gerekiyor. Ama biz genel olarak duruma dikkat çekmek için 200 bin insanımızın şiddete maruz kaldığını biliyoruz. Bunlar bildirilmiş vakalar, kayıtlara geçmiş vakalar. Bir de ifade edilmeyenleri düşünürseniz rakamın oldukça fazla olduğunu görürsünüz. Bir yakınınızın şiddete maruz kaldığını gördüğünüz zaman, bunu öncelikle aile içinde çözmeye çalışıyorsunuz. En son aşamada şiddetin saklanamayacak, gizlenemeyecek boyuta çıktığında adli makamlara, kamuya yansıyor. İşte biz, şiddetin kamuya yansımadan önce her iki tarafı da şiddetten arındırılmış bir iletişim sürecini başlatmak istiyoruz. Buradan parlamentoya çağrı yapıyoruz." Ülkemizde 10 milyonun üzerinde 60 yaş üstü vatandaşımızın yaşadığını anlatan Tufan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dolayısıyla gelecekte nüfusumuzun 2023 yılında 18 milyonu 60 yaş üzerinde olacak. Demek ki problemi bugünden uygulamalı alanlarda yeni konseptler geliştirerek şiddet ve diğer alanlarda girişimlerde bulunmazsak Türkiye'nin gelecekteki en büyük problemlerinden birisi yaşlanma ve yaşlılıkta ortaya çıkacak olan bu tür problemler olacaktır."
Bakım hizmeti veren kalifiye eleman az
Prof.Dr. Tufan, yaşlı ve yaşlı haklarının düzenlenmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: "Öncelikle bunun hukuki bir mevzuatı var. Yaşlıların şiddete maruz kalmamaları için öncelikle hukuksal alt yapıyı iyi düzenlemeliyiz. Onların şiddete uğradıklarında, şiddete uygulayanların bunu da göz önüne alarak caydırıcılığı artıracak bazı girişimlerde bulunmalıyız. Bunu da hukukçularla bir araya gelerek yapabiliriz. Bizim bu alandaki bakım hizmeti veren kalifiye eleman sayımız da az. Daha fazla kalifiye elemanı yetiştirmemiz gerekir. Bu bakım hizmetlerinin profesyonelleşmesi gerekiyor. Özel sektörün bu alanda önünün açılması, istihdam yaratılması gerekiyor. Üniversitelerde yeni bölümler açılmalı yaşlı bakım ve sertifika programlarının acilen açılması gerekiyor." Yaşlılara şiddet uygulayan ve uygulanan alanlar hakkında da bilgi veren Tufan, şöyle konuştu: "Yaşlılara bakım kurumlarında bakıcıların, evde bakım yapan gelin, kız, komşu veya bir yakının şiddet uyguladığını biliyoruz. Bakım süreci altında ezilen kişilerin yaşlıya ister istemez şiddet uygulayabiliyor. Bu duruma bir örnek verecek olursak, bir ilçemizde Alzheimer hastası bir yaşlı bayan ile görüşmeye gittik. Emekli bir kadın, alzheimer rahatsızlığı 2. evrede olan annesine evinde bakıyor. Diğer kardeşlerinden de bir destek alamıyor ve şunu söylüyor kadın, 'Annemin ölümü benim düğünüm olacaktır'. Bakımın yaratmış olduğu o tükenmişlik çaresizlik alzheimer 24 saat bakım gerekiyor. Dolayısıyla bakıcıların bir çaresizliği ve tükenmişliği var." Bakıldığında vicdani bir problemle karşı karşıya olunduğunu anlatan Tufan, sözlerine şöyle devam etti: "Bu tür vakaların Türkiye'de çok yaygın olduğunu görüyoruz. Kurumlarda, evlerde, yaşam alanlarının her yerinde yaşlılara hep şiddet uygulanıyor. İhmalde bir şiddettir. Bu noktada kamuoyunun çok duyarlı olması gerekiyor." Türkiye'nin çok genç nüfusa sahip bir ülke gibi göründüğünün altını çizen Prof.Dr. Tufan, şunları söyledi: "Bu genç nüfus hızla yaşlanıyor. Türkiye'de doğum oranları aşağıya doğru düşerken, ortalamama yaşam süresi uzuyor. Dolayısıyla Türkiye sessiz ama hızlı bir şekilde yaşlanan bir ülke konumuna geçiyor. Burada önemsediğimiz üç nokta var. Gelecekte yaşlılara bakım hizmeti verecek olan insanları kim finanse edecek, bakımı nasıl yapacak, bakım elemanları nasıl yetişecek. Bugün Türkiye'de 1.7 milyon kısmi zamanlı bakıma muhtaç, 2.4 milyonda tam zamanlı bakıma muhtaç insan var. 10 milyon yaşlının 4 milyonu bakıma muhtaç."
Yaşlının parası yoksa yaşanmıyor Emekli 3 çocuk ve 6 torun sahibi Sabri Kutlu (60), yaşlıların günümüzde istenmeyen adam olarak ilan edildiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Her şey menfaate bakıyor. Evladının hangisine daha çok para verirsen o sana bakıyor. Vermezsen ben seni görmeyeyim de kim görürse görsün diyor. Yani yaşlı istenmiyor. Yaşlının çok parası olursa bakılır. Benim üç çocuğum var. Belki ben bunlardan iki çocuğumu bir süredir hiç görmüyorum. Her şeylerini evlerini aldım nişan, düğün yaptım. Yaşlı evladına saygı duymazmış, evladım bana saygı duymazsa ben nasıl duyayım. Yaşlıya aktı koktu deniliyor." İki çocuk sahibi emekli Bekir Usta ise çağımızın bunalım çağı olduğunu belirterek, ekonomik sıkıntı ve işsizlik sorunlarının insanları zor durumda bıraktığını söyledi. Bunlar bir araya geldiği zaman ister istemez sosyolojik yapının bozulduğunu anlatan Usta, şunları söyledi: "Yaşlıların iktisadi gücü ve kendine bakma durumu yoksa genç nesil tarafından horlanıyor dışlanıyor. Bunda aile içinde alınan eğitiminde önemli olduğunu düşünüyorum. Saygı ve sevginin olmadığı yerde şiddet ortaya çıkıyor." |