Gizli kameralı rüşvet ve zorla ortaklık iddiasını içeren Düden Park olayında mağdur olduğunu söyleyen Serdar Civan Tanrıkulu: Hodri meydan. Sadece adalet istiyorum. Hakk’ın veya halkın adaleti
Eşkıyalar bile halkçı oluyor (Yıldıray Sapan) Sen gidiyorsun itfaiyeyle yolunu kesiyorsun otoparkını kapatıyorsun, elektriğini suyunu kesiyorsun şu bu, hiç birinde mahkeme kararı yok. Hani yargı devletinde yaşıyorduk, hani hukuk devletiydi, hani demokratiktiniz siz. Kullansanıza hukuki ve demokratik haklarınızı. Haklıysan kullan. Ama yok, hak yok ki kullanasınız veya yargılama sürecini bekleyecek kadar vakit!.. Sizin yaptığınız eşkıyalıkta değil eşkıyalar valla halkçı oluyor çoğu zaman. Sizin ki eşkıyalıkta değil işgalci denebilir. Adam bir yandan bunları yapıyor, bir yandan bana dönüyor işte sen buraya para ödeme ben burayı zaten onun elinden alacağım diyor, diğeri kurtarmaya geliyor. Bakıyorsun ne şiş yandı ne kebap. Yıldıray Sapan gene orda. Yine milleti tahliye etmiş.
Mahkeme kararı yok, tahliye ettiler Mahkeme kararın var mı kardeşim, sen bu işletmeyi niye tahliye ediyorsun. Mahkeme kararın varsa çekil kenara geç karşıya, otur çayını sigaranı iç, bak çevik kuvvet onları tahliye ediyor mu etmiyor mu? Mahkeme kararı yok kardeşim adamları oradan çıkartmaya hakkın yok ki senin kardeşim. Zulüm yapıyorsun sen. Pardon biz zulüm yapacak veya yapanları destekleyecek bir belediye başkanına Kepez’de ve Antalya genelinde niye o kadar destek verdik. Siz bana demediniz ki kardeşim ben hak hukuk anlamam işime nasıl gelirse onu yapar veya yapanlara uyarım. Öyle deseydiniz daha ilk gün verirdik cevabınızı. Çünkü bir şey söyleyeceksek yüzüne söyleriz.
Hukuk dışı her türlü çirkeflik yapılıyor İşletmeci portresine bakınca karşımızda hakkında inanılmaz derecede ahlaksız şeylerin söylendiği ve yayınlandığı bir işletmeci var. Genel müdüre bakıyorsun (Ekdağ Genel Müdürü Yıldıray Sapan), hukuk dışı her türlü olanak ve argümanları kullanarak işletmeyi işgal ediyor. Tahliye sebebi nedir diye bakıyorsun ortada bir şey yok. Kendince birilerine peşkeş mi çekmiş bilmiyorum, benim gördüğüm bir tek orada köpekler barınıyor, İşte nedir oyun moyun oynuyorlar, (Düden Park’ta açılan Köpek Parkı’nı kastederek) köpek parkı yapmış, köpeklere yâr olmuş orası (Düden Park).
Açık oturuma davet İşin özünde ben şunu söylüyorum arkadaşlar! Bu insanların hepsine sesleniyorum. Sayın Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Abdurrahman Bozdaş, Yıldıray Sapan, hodri meydan! Çıkalım bir açık oturuma, herkes yaşadıklarını anlatsın kardeşim. Gerekirse yalan makinesi takılsın hepimize. Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor, kim mağdur, kim mahçup, kim yalancı kim inkarcı, kim kimden rüşvet istemiş, kim kime peşkeş çekmiş, kim kimin açığını saklıyor ve neden saklıyor, kim hain kim demokrat.
Hakk’ın veya halkın adaleti Bizim sıfata ihtiyacımız yok kardeşim. Benim karşıma geçip yüzüme bakabilecek cesaretleri varsa eğer, yüreğe sahiplerse eğer, bekliyorum. Ha onlarda o yürek yoksa bendeki yüreğin yarısını vereyim diyeceğim ama onların taşıdığı göğse benzer kafesin içerisine sığmaz benim taşıdığım yüreğimin yarısı. Hodri meydan. Sadece adalet istiyorum. Hakk’ın veya halkın adaleti. Yüzleşmek yaaa! İnkar eden adam varsa gazetecilere karşı değil kardeşim, geçecek karşıma yalan söylüyorsun diyecek. Gözlerimin içine baka baka diyecek ki hayır ben sana bunu söylemedim, yalan söylüyorsun Serdar diyecek. Ben bunu istiyorum. Bunu yapmadıkları takdirde söylemlerimi doğrulamış olacaklardır. BİTTİ.
******
İstifamı Akaydın istedi Gizli kameralı rüşvet ve zorla ortaklık iddiasını içeren Düden Park olayında mağdur olduğunu söyleyen Serdar Civan Tanrıkulu: Akaydın’ın eşi abime başkan rahatsız diyerek Serdar istifa etsin diyor. Abi emin misin, diye sordum, abim eminim dedi. Kalktık istifa ettik kardeşim yani
Niye istifa ettim Şimdi diyeceksin ki madem bu kadar haklıydın niye istifa ettin. Değil mi? Çünkü istifa etmek toplum gözünde, suçu kabullenmek olarak algılandı. Şöyle düşün. Çok güzel şeyler planlarken, hiç hak etmediğin bir şekilde rencide ediliyorsun, lanse ediliyorsun, şok içerisindesin. Çünkü senin için hayatta sahip olduğun en büyük varlığın, onurun. Ve bu insanlar senin onurunla oynuyorlar. Niye? Meclis üyesi oldun diye. Ben istemiyorum bunu ya. Meclis üyesi olununca bir insanın onuruyla oynanması normalse ben bu mecliste yokum, olmamalıyım dedim. Çünkü benim onurumla oynandı.
İlahi adalet var Ondan sonra durdum. Bir dakika dedim ya. Bir dakika. Yukarıda Allah var dedim, Adaletini gösterir. Ona şüphemiz yok, Allah herkese hak ettiğini yaşatır. Biz zamana dayanacak kadar güçlüyüz, inançlı insanlarız dedim. Ben ve benim gibiler böyle şeylerde meclisi daha ilk baştan terk ederse ne olacak dedim, kaldım. O sırada tabi Sait abim, Celal abim, başkan (Mustafa Akaydın), başkanın hanımı (Günseli Akaydın) bunlar bir telefon trafiği içerisinde. Olayda rezil olan, rencide olan, onuru kırılan iftira atılan benim; Akaydın’dan herhangi bir soru sorulmuyor. Yav de ki kardeşim elinde bir kayıt varmış Serdar’ın ondan dolayı istifa etmesini istiyorsun.
Yargıla beni, sonra idam et Gel çağır gel de ki Serdar; bunu, bunu, bunu ne yaptın oğlum de ya, sen bunu yapmışsın oğlum biz bunun için mi geldik buraya, ‘rüşvet istemişsin’ de bana, kimden ne zaman istedim onu da daha anlamış değilim. Gözlerimin içine bak. Yargıla beni yaaa, sonra idam et! Önce bir sor bana. Adam, düşünsene 4 ay boyunca sabahleyin sekizden akşam 10-11 hep bir aradasın. Kapı kapı dolaşıyorsun. İnsanlara diyorsun ki ya sandığınız gibi değil, gerçekten bu iyi bir insan. Biz buna inanıyoruz diyorsun. Bu defa olacak. Evet Kepez’in çocukları da Muratpaşa ve Konyaaltı’ndaki çocuklar gibi sosyal donatı alanlarına sahip olacak. Sözünü verdi diyorsun.
Akaydın istifamı istedi Dönüyorsun, ortada fol yok yumurta yok bir şey yok, hepsi bilgisi dahilinde gerçekleşiyor (Düden Park’ta). Yanlış yaptığım hiçbir şey yok. Birilerinin aldığı kayıtları montajlayaraktan, montajlandığı halde içeriğinde hiçbir şey yok. Bir çağır adamı ya. De ki Serdar, ne bu de ya. Ne bu. Küfür dahi ettiysem sen de bana küfret. Sonra gönder beni. Büyüğümsün elbet, tokatta atsan elim kalkmaz. Bırak başkan olmayı yani, büyüğümsün. Yok! Ne bir ses ne bir haber. Hiçbir şey yok. Eşi (Günseli Akaydın), Sait abimi arıyor. Başkan durumdan çok rahatsız diyor. O dönem ki telefon konuşma detayları veya ne bileyim telefon konuşma trafiği izlensin bunun da doğruluğu ortaya çıkar kardeşim.
Akaydın yakınlarımı kullanarak istifamı istedi Eşi; başkan durumdan çok rahatsız, basın, medya, şu bu filan çok üstüne geliyor diyor anti parantez ben Sait abimin yalancısıyım bunları Sait abim bana söylüyor çünkü, (Günseli Akaydın) Serdar istifa etsin diyor. Tamam diyor o da (Sait abim). Döndü o anda (abim) bana istifa edeceksin dedi. Sağlık nedenleri nedenleriyle dedi. Bakıyorum kardeşim ben günde 4-7 saat tenis oynuyorum. Nasıl sağlık nedenleriyle istifa ediyorum. Dedeman’ın tenis kortunda beni sopayla dışarı çıkartıyorlardı. Çık dışarı kardeşim başkaları da oynayacak diyorlardı. Böyle bir adam sağlık nedeniyle istifa eder mi, ama öyle denmesi gerekiyormuş.
İstifa ettin mi suçu kabullenmek demekmiş Uygun olan oymuş. Ağabeylerimiz, büyüklerimiz, başkanlarımız ileriyi gören insanlar bunlar, uygun olan oymuş. Eyvallah. Bizim politikada gözümüz yok ki zaten, daha huzurlu oluruz. Edelim. Eğer herkes gerçekten hak ettiğini yaşayacaksa, herkes gerçekten benim istifa etmemle adalet sağlanacaksa edeyim ne olacak, biz bunun peşindeyiz. Ama ondan sonra durduk dedik ki istifa edersek suçu kabullenmiş olmaz mıyız ya. En azından bekleyelim mecliste 3-5 kişi gelir sorar deriz ki kardeşim durum bu, bu, bu. Kendimizi ifade ederiz. İstifa ettin mi suçu kabullenmek. Abi emin misin, diye sordum (abim cevap verdi) eminim. Kalktık istifa ettik kardeşim yani. Durum bu.
Yalan makinesine takılalım Aksini inkar eden varsa hodri meydan. Yalan makinesine tabi bağlanalım, herkes görsün. O olaydan bu yana Akaydın’la biz hiç görüşmedik. Ben bir sadece altı sayfalık mektup yazdım ona. İçimi döktüm, yüreğimi döktüm. Size şimdi söylediklerimi ona o dönemde mektup yazdım. Telefon açtım bir Pazar günü, götürdüm Turan bey vardı. Belediyenin önünde Turan’a verdim, dedim bunu başkana ver, o. Mektupta da ona yaşadıklarımı anlattım sonra dedim ki ne yani ne yaptım ben, bana bir söylesene, ne. O mektuba hiç cevap gelmedi. Haklı olsaydı cevap gelirdi. Bir Siu atasözü ne der biliyor musun? Dünyadaki en kötü duygu utançtır, der. Utanç! Aksini iddia eden varsa söylediklerimin, yalan söylüyor diyen varsa, lütfen gelsin yüzüme söylesin, yalan makinesine bağlanalım gerçek ortaya çıksın. Hodri meydan. -BİTTİ-
Şükrü AĞIRMAN-AKDENİZ MANŞET GAZETESİ |