BİR DEMOKRASİ HİKÂYESİ
Demokrasiye inananlardan mısınız? O halde bu yazı tam size göre. Çünkü bu yazımda size bir demokrasi hikâyesi anlatacağım. İş bu yazımda yer alan kişi ve kurumların gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.
Gözü pek, acar bir gazeteci emekli olur, yılların verdiği özlem ile dede-ata toprağına döner. Bir amacı vardır elbet, ömrünün orta deminde; mesleğin verdiği yorgunluğu atmak, dinlenmek, huzur içinde yaşamak..
Emekli olunsa da bu meslek, diğer meslekler gibi değildir. Bir bulaştı mı bırakmaz insanı. Virüs gibi dolaşır kanınızda. Dürter sizi.. Ve “Ben emekliyim” demeye fırsat bulamadan bir gazetenin köşesinde bulursunuz kendinizi..
İşte hikaye buya, bu gazeteci de alır kalemi eline, başlar yeniden yazmaya.. Gazeteci bu, bakışı, sezgisi, gördükleri farklı olur. “Haksızlık karşısında susan şeytandır” düsturundan yola çıkar. “Gerçekleri yazmaktan korkmayın” emrine uyar, yazar.
Gel zaman git zaman bir yerel seçim gelir çatar. O gazetecinin o ilçede yaşayacağı ilk seçimdir. Muhtar önce rica eder. Ancak seçim günü arifesinde nereden duydu ise, “Sen bana oy vermezsin” diyerek gazeteciye kafayı takar. Bu gazetecinin köyünde birde evi vardır dedesinden kalma..İşte, muhtar hiçbir etüt çalışması yapmadan, plan proje hazırlamadan “Vur gitsin” mantığı ile azasına yol almak ister. Yolu da gazetecinin dedesinden kalma 90 senelik evin eşik dibine kadar sokar.
Gazeteci bu. Belki böyle yüzlerce habere imza atmıştır. Kendi köyünde, “Sen bana oy vermedin” diyen muhtarın gazabına uğrayınca soluğu kaymakamlıkta alır. Bilir ki muhtarın mülki ve ilk amiri kaymakamdır. Ancak, hiç ummadığı ve beklemediği ilgisizlikle karşılaşır. Gazeteci bu ya, soruşturur, araştırır.. Muhtarın ruh sağlığını öne sürenler, hep “Bizi bulaştırma derler. İşte demokrasi savaşı burada başlar.
Kaymakamdan umudunu kesen gazeteci, daha üst makamlarda hakkını aramaya başlar. Tabi, yaşananları gazetesindeki köşesinde yazar. Sen misin yazan..
Savcı girer devreye. Yazdığın yazıda hakaret var diyerek hakkında iddianame hazırlar ve soruşturma açar. Bizim gazeteci şaşkınlık içindedir. “Acaba başka bir gezegende mi yaşıyorum?” diye sorar kendisine. Çünkü yasal süreç farklıdır. Bu gibi durumlarda “Basın kanunu” vardır. Ancak her ne hikmet ise savcılık makamı basın kanununa itibar etmez.
Mahkeme süreci başlar. Yasalara ve hukuka inanan bizim gazeteci birde avukat tutar. Mahkeme, bir süre sonra gazetecinin mahkûmiyeti ile sonuçlanır. Gazeteci temyiz hakkını kullanmak isterse de avukat, “Biz İldeki Ağır Ceza mahkemesine müracaat edeceğiz. Ancak Ağır Ceza, Yargıtay’da yoğunluk olmasın diye dosyanın reddi diyerek geri gönderiyor diyerek gazetecinin aklını çeler. Gazeteci, böyle bir uygulamanın olmayacağını, olursa skandal olacağını söylese de avukat kandırır gazeteciyi.. İlk darbeyi muhtardan yiyen gazeteci, ikinci darbeyi de hem avukattan hem de mahkemeden yer.
Öte yanda, madem bu ülkenin adaleti, kanunu, hukuku var diyen gazeteci de mahkemeye başvurur. Ancak, devletin verdiği güç ve yetkiyi vatandaşa hizmet ederek kullanmak yerine, kendisi, eşi dostu hesabına kullanmayı adet edinen muhtar, mahkeme süreci devam eden yere greyder getirerek, gazetecinin tapulu mülkünü tarumar eder.
Hakkını adalette, hakta hukukta arayan gazeteci yeniden kaymakama koşar. Kaymakam “ben greyder-dozer göndermedim” der. Gazeteci vilayete sorar. Vilayette “Ben dozer-greyder göndermedim” der. Mahkeme süreci devam ederken, üzerinde bir çakıl taşının oynatılmaması gereken mahalde muhtar zavallı gazetecinin tapulu arazisini tarumar etmiş, adalet kapısında hukuka sığınan ve hakkını arayan kapılar gazetecinin yüzüne kapanmıştır.
Elini kana bulamak istemeyen gazeteci, yaşanan skandal gelişmeleri haber yapar. Haber kaymakamı rahatsız eder. Savcı harekete geçer, iddianame hazırlanır, gazeteci bir kere daha mahkemelik olur. Basın kanunu, tekzip mekzip hak getire..
Şimdi, kıssadan hisse.. Yukarıdaki hikâye, demokrasiye vurulan en ağır darbeyi anlatmaktadır. Gerçek kişi ve kurumlarla benzerliği ve ilgisi yoktur. Demokrasinin çokça konuşulduğu Görele’de, “Tam yerine denk geldi, manzara koyduk.
-- ALİ KAYA HABER (alikayahaber@gmail.com) |