Bu sözler, 18 Ekim 2011 tarihinde Güroymak’da (Norşin değil!) Allahsız, kitapsız, şerefsiz vahşiler sürüsü tarafından kancıkça şehit edilen 5 polisimizden biri olan Balıkesirli (38) Bülent Emen’e ait.
Bakınız, şehit olmadan bir gün önce facebook’a neler yazmış, aziz şehidim:
“Vergi vermezsin, yardım alırsın.
Fatura ödemezsin, bizden keserler.
Cahilim dersin, öğretmeni şehit edersin.
Hastayım dersin, doktoru şehit edersin.
Yolumuz yok dersin, mühendisi şehit edersin.
Asfaltı kazar, mayınla patlatırsın.
Resmi dilini bile öğrenmeye tenezzül etmediğin devletten iş beklersin.
Fakirim dersin, inatla çoğalıp virüsleri bile kıskandırırsın.
Fakirim dersin, aşiret düğününde görgüsüzlüğün dibine vurursun.
Sıkıntın varsa, gel uzlaşalım, kardeşçe yaşayalım dersin, olmaz bu topraklar bizim diye iddia edersin.
Biz bu toprakları kanla aldık, kanla veririz deriz, pis faşist dersin.
Arkamızı döndüğümüzde pusu kurarsın. Bıktık artık kardeş ayaklarından.
ALLAH DÜŞMANIN BİLE ŞEREFLİSİNİ VERSİN”
Bu yazdıklarında bir kelime, bir cümle yalan, abartma var mı?
Altına kim imzasını atmaz ki?..
Daha bu şehit polislerimizin kanı soğumadan, 24 fidanımızın acısı yaktı yüreklerimizi.
Acımızı içimize gömüp, şöyle on beş asır öncesine dönelim mi, ne dersiniz?
Bakınız ne demiş Ulu Hakan Bilge Kağan 1500 yıl önce:
"Türk Oguz begleri budun eşid:üze tengri basma (sar asra) yir telinmeser Türk budun ilingin törügün kim artatı udaçı (ert)i?Türk budun ertin, ökün!"
Bugünkü Türkçesi: Türk Oğuz Beyleri Millet işit! Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti, ilini töreni kim bozabilecekti? Türk Milleti, titre ve kendine dön!
En büyük Türk Atatürk de: “Ne mutlu Türküm diyene!” sözleriyle bir başka anlam katmış Türk olmanın ayrıcalığına.
Türk demek;
Asalet demek, iyilik demek, güzellik demek, cesaret demek,merhamet demek,hak, hukuk ve adalet demek, aman dileyene silah doğrultmamak demek, arkadan vurmamak demek, su içen yılana bile dokunmamak demek, kuru ekmeğini, bir yudum suyunu düşmanı ile bile bölüşmek demek, dostuna güvercin, düşmanına şahin olmak demek, mertlik demek, kahramanlık demek, bir ölüp bin dirilmek demek, MEHMETÇİK demek!
Türk demek;
Oğuz Kağan, Bilge Kağan, Kürşad, Alpaslan, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Fatih, Yavuz, Kanuni demek!
Türk demek;
Sütçü İmam, Şahan Bey, Hasan Tahsin,Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe, İpsiz Recep, TOPAL OSMAN demek!
Türk demek; İsmet Paşa, Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA (ATATÜRK) demek!
Türk demek;
Tarih, kültür, insan kaynağı zenginliği demek!
Türk demek;
Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli,Yunus, Mevlana, Akşemsettin demek.
Türk demek;
Türk’ü, Kürd’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Roman’ı, Rum’u, Ermeni’si, Yahudi’si, Süryani’si…
Sünni’si, Alevi’si, Hıristiyan’ı, Musevi’si, ateisti…
Sağcısı, solcusu, futbolcusu…
Zengini-fakiri, kentlisi-köylüsü, işçisi-memuru, askeri-sivili…
Velhasılı kelam…
Kuzeylisi, güneylisi, doğulusu, batılısı her yaştan ve her baştan insanın…
Bu cennet vatanda, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde, Cumhuriyetimiz’in parlak ışığı altında el ele verip, ortak ülküler etrafında birleşmesi demek!
Zor iştir, Türk olmak.
Onun için herkes Türk olamıyor ya!
***
Konumuzu; ölümsüz bestekar Yıldırım Gürses’in sihirli notalarıyla buluşan Şair Halil Soyuer’in o çok anlamlı dizeleriyle bitirelim:
İzmir benim, Van benim.
Şeref benim, şan benim.
Kars, Erzurum, Erzincan.
Konya, Ardahan benim.
Seneler kutlu bana.
Aylar umutlu bana.
Her an haykırıyorum
Türküm ne mutlu bana!
Cesaretim candadır.
Şöhretim dört yandadır.
Benim bütün cevherim.
Damarımdaki kandadır.
Seneler kutlu bana.
Aylar umutlu bana.
Her an haykırıyorum.
Türküm ne mutlu bana!
İşte bu kadar!
Başka saza-söze hacet var mı?
Sakın ha sakın, kimse gücümüzü sınamaya kalkmasın!
Çünkü…
“Kürşad’ın narasıyla çıktık Tanrı Dağı’ndan,
Ruhumuzu kandırdık Orhun’un kaynağından.
Bu kaynaktan içenin yürekleri tunç olur,
Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur!”
“Aziz şehitlerimize” Yüce Allah’dan rahmet, yakınlarına ve Büyük Türk
Milleti’ne başsağlığı, “Kahraman Gazilerimize” de acil şifalar diliyorum. |
|