Güçlü DEVLET olmak
Türkiye gündemi sürekli değişiyor. Yazıp-çizecek o kadar çok şey var ki sormayın gitsin. Ancak uzun bir süre sessiz kalmayı tercih ettim. Sonunda tekrar dayanamayıp son bir kaç aydan beri gelişen olaylara kısa kısa değinmek istiyorum.
HARAKİRİ YAPTIK
AK Parti hükümetinin pardon Başbakan Erdoğan'ın Suriye ve Esad takıntısını anlamakta zorluk çekiyorum. Daha önceleri dost olduğu Esad'ı devirmeyi galiba gurur meselesi yaptı.
Başbakanımız diğer Arap ülkelerindeki gibi Suriye'ye de BAHAR getirmeye kararlı. Oysa; Tunus, Libya, Mısır ve diğer Arap ülkelerine hiç te BAHAR ve HUZUR gelmedi. Bu gidişle de gelmeyecek gibi...
Başbakanımızın bu anlamsız Suriye inadı yüzünden ileride başımız çok ama çookk ağrıyacak. Zaten şimdiden başladı ağrımaya ancak bu daha birşey değil!..
Malum Beşar Esad'ın babası Hafız Esad zamanında Türkiye, Suriye'den çok çekti. Hafız yıllarca PKK'yı besledi ve Türkiye'nin başına bela etti. Hafız'dan sonra oğlu Beşar, Türkiye ile dost olmayı tercih etti. Bu Türkiye'nin PKK terörü ile mücadele etmesi için çok bir fırsattı. Zira üç-beş cephede değil sadece bir cephede mücadele edecektik.
Türkiye'nin Irak'la olan sınırı 331 km uzunluğunda. Suriye ile olan sınırımız ise tam 870 km. Ülkemiz 331 km uzunluğundaki bir Irak sınırını doğru dürüst koruyamazken birde başımıza şimdi Suriye belası çıktı. Hemde Erdoğan'ın anlamsız Esad takıntısı yüzünden.
K.Irak'tan kürtler akın akın Suriye'ye geçerken Türkiye sadece seyretti. Yarın-öbür gün Suriye'deki iç karışıklık bittikten sonra Türkiye bu bölgeye yerleşen kürtlerle mücadele etmek zorunda kalacak. Merak ediyorum Türkiye bu sınırını nasıl koruyacak?
Resmen düşman kazandık. Buna İNTİHAR ettik diyebiliriz.
Yada başka bir tabirle kendi kalemize gol attık.
GÜÇLÜ ÜLKE DIŞARIYA MUHTAÇ OLMAZ
Suriye'nin düşürdüğü yada düşürdüğünü iddia ettiği askeri uçakta şehit olan subaylarımızın naaşları günlerce denizin dibinde bekletildi. Biz çıkaramadık. Çıkarmaya gücümüz yetmedi. Teknolojimiz bunun için yeterli değildi ve günler sonra Amerikan R/V NAUTILUS araştırma gemisi geldi ve eliyle koymuş gibi şehitlerimizi çıkarıp bize teslim etti. Uçağın enkazını çıkarmaya tenezzül bile etmedi. Yani Amerikalılar gelmese pilotlarımız hala denizin dibinde olacaktı.
Benim burada değinmek istediğim konu şudur;
Türkiye'deki makam aracı sayısı Belediyelerle birlikte tamı tamına 125 bin.
Yani açık ara DÜNYA ŞAMPİYONUYUZ.
Ekonomide, sanayide, eğitimde, sporda vs. Dünya şampiyonu olamıyoruz ama makam otomobili müsrifliğinde dünya şampiyonuyuz. Gördüğünüz gibi çok ama çok zengin bir ülkeyiz vesselam.
Bizim 125 bin makam otomobilimize karşı; Japonya'da 10 bin, Almanya 11 bin, İngiltere 12 bin ve Fransa'da 9 bin makam otomobili var. Biz bu ülkelerden daha mı zenginiz?
Kesinlikle HAYIR!..
Ama rakamlar ortada. Türkiye'de müthiş bir savurganlık var. Tabiri caizse Türkiye „dingonun ahırı“ gibi bir yer. Önüne gelene bol keseden makam otomobili alınmış.
Başbakanlığa ait 7 özel uçak olduğu söyleniyor. Birde buna Cumhurbaşkanlığını ilave edersek varın siz müsrifliğin boyutunu düşünün.
Makam otoöobilleri ve uçak sayıları ortada ama sıra denizin altından şehitlerimizi çıkaracak araştırma gemisini almaya paramız yok!.
Hemde üç tarafımız denizlerle çevrili.
K. Irak sınırından Türkiye'ye terörist sızması olursa bize taaa okyanuslar ötesinden Amerika haber verecek!..
Denize düşen personelimizi Amerika bulup bize teslim edecek. Adamların kolu o kadar uzun ki hiç sormayın gitsin!..
Onların izni olmadan adım atmayı bırakın galiba nefes bile alamıyoruz.
Birader! Madem biz güçlü bir ülkeyiz sınırımızı koruyacak, içeri girecek sızmaları bize bildirecek teknolojiye sahip olmamız kaçınılmaz değilmi?
Üç tarafımız denizlerle çevrili hala arama-tarama ve araştırma yapacak bir gemimiz yok!
Ama öbür tarafta 125 bin makam otomobili!
Başbakanın emrinde enva-i çeşit son model uçaklar!..
Ohhh ne güzelll memleket anasını satayım..
Galiba; „devlet malı deniz, yemeyen keriz“
BU NASIL KAÇIRILMA?
Ağustos ayının ortasında CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, güya PKK tarafından kaçırıldı!..
samimi olarak söylüyorum ben bu kaçırılma olayına hiç inanmadım.
Tamamen düzmece bir olay.
Başbakan Erdoğan'a bu konuda hak veriyorum.
Zaten Aygün serbest (!..) bırakıldıktan sonra esaret (!) altında kaldığı günleri ve PKK'lı teröristleri öyle masum anlattı ki sormayın gitsin!..
Olayın özü şudur;
Türkiye'de gündemi açık ve net olarak Başbakan R. Tayyip Erdoğan belirliyor.
CHP bu konuda sınıfta kaldı. CHP koltuğu Kılıçdaroğlu'na çok ağır geldi. İşte tam bu esnada Tuncelili Hüseyin Aygün piyasaya çıktı.
Biliyorsunuz Hüseyin Aygün denen zat önce sözde „Dersim katliamı“nı gündeme taşıyarak CHP'yi zor durumda bıraktı sonrada Onur Öymen gibi delikanlı bir adamın başını yedi. Aynı Hüseyin Aygün, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun yapamadığını tekrar yaptı ve bombayı ikinci kez patlattı. Kendisinin kaçırıldığını iddia ederek Türkiye'de ikinci kez gündemi değiştirmeyi başardı. Yani anlayacağınız Başbakan Erdoğan ve Bülent Arınç'tan sonra en çok gündemde kalan 3. kişi olmayı başardı.
Oysa bu tür düzmece kaçırılma olaylarıyla, CHP'nin oyları eriyor.
Kılıçdaroğlu ve çevresindekiler bunu göremeyecek kadar körler.
Son söz olarak papatya falına bakıyorum; kaçırıldı-kaçtı-kaçırıldı-kaçtı, kaçırıldı-KAÇ-TIII....
Bakın papatya falında kendisi gönüllü KAÇTI diyooo.
MECLİSTE PKK'LI MİLLETVEKİLİ İSTEMİYORUZ
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde PKK'lılar, BDP milletvekillerinin yolunu kestiler. Yaklaşık 50 aracın bulunduğu konvoyu durduran 1'i kadın 5 PKK'lı, yaklaşık yarım saat örgüt propagandası yaptılar. Karşılıklı sohbetten sonra iki taraf vedalaşırken sarmaş-dolaş kucaklaştılar. PKK'lılarla BDP'lilerin kucaklaşması Türkiye genelinde tepkiyle karşılandı.
Başbakan Erdoğan önceki gün yaptığı açıklamada; parti kapatmaya karşı olduklarını açıklayarak BDP'yi kapatmayacaklarını ancak teröristlerle kucaklaşan Milletvekilleri hakkında suç duyurusunda bulunarak cezandırılması gerektiğini ifade etti.
Açık söyleyeyim bir vatandaş olarak Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklama beni tatmin etmedi. Bence hem BDP kapatılmalı hemde teröristlerle kucaklaşan vekiller cezalandırılmalıdır.
BU ADAMA DOKUNAMIYORLAR
Başbakan Erdoğan'ın BDP'li Milletvekillerine tepki göstermesini takdir ediyorum ama Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e nasıl tahammül ettiğine ve görmezden geldiğine şaşırıyorum. Adam ağzına geleni sayıp-döküyor. Ama Erdoğan, söz konusu Baydemir olunca sesini bile çıkaramıyor.
Neden bu adama DO-KU-NA-MI-YOR-LAR?!...
Yoksa eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın; „AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer“ sözünü kabul mü ediyor? Erdoğan'da aynı şekilde mi düşünüyor?
DAHA BAŞKA İŞİNİZ YOKMU?
Yeni YÖK Yasası için hazırlanan taslakla üniversitelerde Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, Türk dili, Yabancı dil dersinin kaldırılması öngörülüyor.
Allah aşkına durup dururken buna ne gerek var!
YÖK ne yapmak istiyor?
Hedef M. Kemal Atatürk'ü unutturmak mı?
Eğer hedef buysa ki öyle olduğuna inanıyorum. Bunu hiç bir zaman başaramayacaklar.
|