Baykal Kent’in en son Bursa günleri
Yalnızlık sanatçının kaderidir
Tevfik KARA
============================================================================================================
"Düştüğünde yanında olan değil, kalkman için el uzatan dosttur."
Sanat, siyaset ve spor dünyasındaki insanlarımızın başarılı olduğu dönemlerde sayısız hayranı, dostu, seveni ve arkadaşı vardır.
Hiç ama hiç yalnız kalmazlar.
Daha doğrusu yalnız bırakılmazlar... Zira ünlü bir insanla olmanın avantajından faydalanmak isteyenler bu ünlülerimizi yalnız bırakmazlar.
Başarılı oldukları dönemlerde sokaklarda rahatça dolaşmaları mümkün değildir.
Ancak her yokuşun bir inişi olduğu gibi bu ünlülerimizinde aranıp-sorulmadığı başka bir deyişle kaderlerine terkedildikleri bir dönem vardır ki, bu çok önemlidir.
Asıl dostluk ve arkadaşlık bu dönemde belli olur.
İyi günde, dost ve arkadaş olduğunu söyleyenler nedense bu dönemde ortadan kaybolurlar. Yada başka bir tabirle “arazi"olurlar.
Zaman zaman yazılı ve görsel medyadan takip ediyoruz; "...falanca sanatçı sefalet içinde öldü"diye..
Kimler bu şekilde bu fani alemden göçmediler ki; "Yıldırım Önal, Erol Taş, Sami Hazinses, Hayati Hamzaoğlu, Bilal İnci, Kazım Kartal, Belgin Doruk, Birsen Ayda, Hülya Tuğlu, Birol Işın, Suphi Kaner ve diğerleri
Şu anda ilk etapta aklıma gelen isimler bunlar. Yukarıda saydığım isimlerin bazılarının her hangi bir sosyal güvenceleri de yoktu ve hiç te hak etmedikleri bir şekilde sefalet içinde hayata veda ettiler.
Türk insanı kendi sanatçısına, yazarına, sporcusuna ve siyasetçisine karşı gerçekten çok vefasız.
Atmaya geldimi vatan millet-sakarya diye mangalda kül bırakmayız ama, iş unutmamaya ve unutturmamaya gelince hafızamız adeta balık hafızasını geçmiyor...
Bir Turkan Şoray filmini izlerken, yada Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Kartal Tibet ve bunlar gibi bir çok tanınmış simaları beyaz perdede ve televizyon ekranında izlerken sadece bu oyuncularla filmi hatırlarız...
Aslında seyircinin yani bizlerin vefasızlığı bundan sonra başlar.
Peki ya bu oyunculara hayat veren kişileri, onları oyuncu yapan karakterleri hiç düşündünüz mü? Biz onlara figuran diyerek zaten baştan unutmuş, dışlamışız. Yukarıda saydığım isimleri zirveye çıkaran işte bu figüran oyunculardır. Ancak onlar hiç hak etmedikleri şekilde kimsesiz ve yanlız olarak bu fani alemden göçüp gittiler.
Baykal Kent’te bunların en son ve canlı örneği oldu.
Kendisiyle 2011’ in Mart ayında Bursa’ da tanıştım
Tanışmamızda şu şekilde oldu; Babam ve annem Bursa Uludağ Üniversitesi Çekirge-Kükürtlü Atatürk Rehabilasyon Uygulama ve Araştırma Merkezinde tedavi oluyordu. Bende onları ziyaret için Almanya’dan Bursa’ya gittim. Ziyaretimin 2. Gününde Annem bana; “bitişik odada yeşilçamdan artist Baykal Kent kalıyor” dedi. Hemen onu ziyaret ve biraz sohbet etme fikri belirdi kafamda. Ertesi günü bitişik 2. Nolu odanın kapısını tıklattım. Müsade isteyerek kendimi tanıttım ve biraz sohbet etmek istediğimi açıkladım. Rahmetli Baykal Kent, önünde bir Hürriyet Gazetesinin bulmaca ekini çözmek için uğraşıyordu. Hal-hatır sohbetinden sonra yeşilçamın vefasızlığından yakındı: “1963 yılından itibaren Yeşilçam’dayım. Yüzlerce filmde oynadım. 1987 yılında televizyonun öne çıkmasıyla birlikte Yeşilçam bir gerileme dönemine girdi. Haliyle bundan en çok bizler etkilendik. İş yapamaz hale gelince sinemaya veda ettim. Tek tük TV dizilerinde rol alıp hayatımı idame etmeye çalıştım. En son İstanbul’u terkettim ve Bursa’ya yerleştim. Burada tiyatro dersleri vererek yaşam mücadelesi veriyorum.
İyi ki sosyal güvencem var
Bir çok sanatçı arkadaşımızın sosyal güvencesi dahi yoktu. Bereket biz bunun önlemini zamanında almıştık ve ömrümüzün son demlerinde perişan olmaktan kurtulduk. Bakın işte dilediğim hastaneye yatarak tedavimi yaptırabiliyorum. Ya sosyal güvencem olmasaydı ne yapardım?
Ziyaretçim yok gibi bir şey
Maalesef iyi gününde insanın eşi, dostu ve arkadaşı çok oluyor. Ne zaman ki insanoğlu düşüyor işte o zaman gerçeği tüm çıplaklığıyla görüyor. Ama o zamanda iş işten geçmiş oluyor. Ben daha önce vefat eden arkadaşlarım gibi şu anda bu gerçeği bizzat yaşıyorum. Bir kaç insan dışında ne arayanım var nede soranım. Elbette üzülüyor insan. Ama elden ne gelir!.. “
Baykal Kent’i Bursa’da kaldığım 3-4 gün içinde birkaç kez daha ziyaret ettim. Ziyaretimin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Bu sohbetin üzerinden bir yıl geçmeden Baykal Kent ebediyete göçtü. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Son söz: Sağlık, Kültür ve Sanat Bakanlığının artık sanatçı, yazar, sporcu ve diğer insanlarımız için hem sosyal güvence hemde hayatlarının geriye kalan bölümünde rahat etmeleri için birşeyler yapmasını. Buna ilaveten Türkiye’nin büyük şehirlerinde sanatçı, yazar, çizer ve sporcuların kalabileceği özel bir konaklama yada huzurevleri yapmalarını ve bu insanların hiç olmazsa ömürlerinin son demlerinde rahat ettirilmelerini bekliyorum.
|