Yaş ilerliyor. Ortada bir “hoşça kal” sözü bile yok ama gittikçe yalnızlaşıyoruz ve çevremizde bir ıssızlık kuşatması gelişiyor. Artık ya sen dostlarına ulaşamıyorsun ya da onlar sana.. Oturup suçlu aramak boşuna gayret, çünkü bu oluşumun suçlusu yok. 1964’te Görele’ye geldiğimde beni en çok sevindiren, yatılı okul arkadaşım Turgut Uzunömeroğlu ile bu kez atandığım okulda tekrar buluşmaktı. Çocukluğum, Giresun ve diğer ilçelerinde geçtiği için Görele’yi çok az tanıyor, Turgut aracılığı ile orada bir çevre edinebileceğimi umuyordum. Nasıl bir çevrenin içine düştüğüme hâlâ inanamıyorum! Turgut doğuştan ressamdı, beni ilk tanıştırdığı kişi de, diplomalı ressam Burhan Temel oldu. Destansı müzikçiler Sabri ve Nazmi Özdemir kardeşleri; edebiyat öğretmeni, müzisyen Fethi Karamahmutoğlu’nu, Şair Ahmet Kaçar’ı, Şair Dr. İlhan Demiraslan’ı Görele’de tanımak, çok sık bir arada olmak ve her birinin ürettiği eserlerin ilk tanıkları arasında bulunmak benim için şanstı. Ve yazık ki; o geçmişin sanat buluşmalarından bu güne, iki isim kaldı: Ahmet Kaçar ve Burhan Temel. Diğerlerinin son eserleri hüzünlü bir veda oldu. Kaçar’la haftada üç gün buluşuyoruz, dostluğuna, bizlere gülmeyi unutturmayan o ayaküstü esprilerine doyum olmuyor da, son iki yılda yeni şiir verememesi beni kahrediyor. Burhan Temel resim sanatı uğruna yıllardır İstanbul’u mekân tuttuğu için yokluğunu kabullenmek zorunda kaldık. Ama göçmen kuşlar gibi her bahar Görele’ye gelip çalışmalarını sürdürmesi bizim için mutluluk kaynağı oluyordu. “Oluyordu” sözcüğünü zorunlu olarak geçmiş zaman kipinde kullandım. Çünkü tekrar buluşma sevincini yaşayacağımız baharların da uzağına düşüp düşmediğimizi henüz test edemedik. Doğu Karadeniz’de asla yer demir gök bakır olmaz. Yani doğamız iki renk değildir. Ressamımızı her bahar buraya çeken de, toprağın yeşil, göğün bulutlu binlerce renk tonundan oluşmasıydı. Bir ressam için bu özel coğrafyada çalışmak, doğanın renk ve desen oynaşmasını analiz edip tuvalde senteze ulaştırmak, emek ister. Bizim ressamımız yıllarca bu zor güzelliğin ardına düşüp eser verdi. Şimdi, geçmişte resim zevkini bizimle paylaşmış olan Burhan’ın, hastalığını çalımlayarak, bir kez daha bizimle olmak için yola döneceğini umut ediyorum. 1964’den 2014’e, tam yarım yüzyıllık geçmişimizin son kalan sanat ustaları Burhan ve Ahmet’i, bahar geldiğinde Foto AK’ta veya parkta bir çamın altında buluşturup, zamanda bir süre geri gitsek diyorum. Acaba çok bir şey mi istemiş olurum? Burhan’la sözleştik, inşallah mayısta buluşacağız. |