İkili bir top kapma hamlesinde kendini yerde bulan Eboue’ye Fenerli izleyiciler muz fırlatarak, ırkçı bir tavır sergilediler ve bu aşağılama çok tepki çekti.
Irkçılık korkunç boyutları olan bir insanlık suçudur.
Allah güneş sistemini yarattıktan sonra uzayda dönmekte olan dünyayı süslemiş de süslemiş. Onu dağlar, denizler, ortasından ırmaklar akan vadiler, ağaçlar, çiçeklerle bezemiş. Göğü ve denizleri maviye, yeri yeşile boyamış...
Olasıdır ki, bu durağan güzelliklerin arasında, yerinde durmayan, daha devingen, yani bizim ‘canlı’ dediğimiz varlıkları yaratıp dünyadabir hareket olsun istemiş.Hattâ bunlardan bir tanesine, içgüdülerinin yanında “akıl” ve “yaratıcılık” da vererek diğerlerine üstünlük sağlamasına izin vermiş; insanı yaratmış.
Onları da tek tipte yaratmamış. Kimi siyah, kimi beyaz kimi sarışın ya da esmerdir. Çekik, oval, çakır, mavi, yeşil, kara gözlü olurlar.
Ne var ki insanlara dünyayı ve yaşamı güzelleştirsin diye verilen akıl kimi zaman ve kimilerinde kötüye kullanılmış, her şeye ve kendi toplumunun dışındaki insanlara üstün olma hırsına dönüşmüş.
Sarı ineği siyaha üstün tutmamış, ama zenciyi kendine benzemiyor diye aşağılar olmuş;bunun Allah’ın tercihine karşı çıkmak olduğunu görmezden gelmiş.
Hattâ 19. Yüzyılın ilk yarısından sonra Chamberlainadında birAlman yazar çıkmış, kan ve ırk bağına dayalı felsefesini yaymaya başlamış. Alman ırkının tüm diğer ırklardan üstün olduğunu öne sürmüş.
Sonra biz Hitler’i gördük gazetelerde, kendi ırkının üstünlüğünüsavaşla kabul ettirmeye çalıştı ve dünyayı kana buladı.
Günümüzde sosyal bilimler ve hukuk, ırkçılığın bir hastalık ve ahlâki çöküntü olduğunu saptamış ve onu suç saymıştır.
İnsanların az bileni, çok bileni; az çalışanı, çok çalışanı; cimrisi, eli açığı olur ama ister Çinli ister Çingene olsun, ikisi de Allah katında eşit insanlardır.
Irkçılığın en katı örneği geçmişte Amerika’da yaşandı, fakat o Amerika’nın cumhurbaşkanı bugün bir zencidir.
Niye olmasın? İnsanın derisinin siyah, beyaz, kızıl, sarı olması ayrı,ulus, devlet, millet olması ayrı bir olaydır.
Âdem’in çocuklarının kendine alıştırdığı hayvanlar da renk renktir ama onları baş üstünde tutar da, insana gelincefarklı ırkı köleleştirir ya da aşağılar. Bunun akla uygun bir açıklaması yok. O zaman bu bir ruhsal hastalıktır; ahlâksızlıktır. Fark renkte değil kültürde, bilgide, beceride, kişiliktedir.
“Türk göçebe yığınlarının, Mançurya’dan Macaristan’a tüm Avrasya bozkırlarını sardkları…” “Egemenliklerini Pekin’e, Delhi’ye, İsfahan’a, Bağdat’a, Kahire’ye, Şam’a, Konstantinopolis’e, Tunus’a, Cezayir’e kadar yaydıkları” gerçeği gösteriyor ki; Türk’ler ırk ya da renk değil insan olmanın önceliğini anlamış ve Anadolu’da karar kılınca, “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü”felsefesine ulaşmışlardır.
Bu nedenle ben Türklerin temelde ırkçı olduklarına inanmıyorum, ama aralarında, her türlü zırtapozluğa balıklama atlayabileceklerin sayısını da tahmin edemiyorum. |