Türkiye’de kadının ev dışında nasıl giyineceği ile ilgili siyasal ve dinsel alanda çok gürültü yapılır ama kimsenin aklına konunun öznelerine, kadınlarımıza sokak giyim kuşamı hakkındaki düşünceleri ve seçenekleri sorulmaz.
Bunları büyüklerimiz bilir.
Büyüklerimiz dedikse babaannelerimiz değil elbet, büyük herifler..
Yaz tatilinde kasabalarımıza gurbetçiler geliyor.
Başı açık, arkasında kolsuz tişört, altında dize kadar şort, parmak arası terlikli, eli deri çantalı genç erkeklerle karşılaşmaya artık alıştık.
Fakat onun İki adım gerisinde, pardösüsünün etekleri yerde sürünen türbanlı bir tazenin, biri eteğinden tutmuş, öteki kucağındaki iki çocuğu ve sıcağın bıkkınlığını taşıyarak, önündeki rahat adama yetişmeye çalışmasının zıtlığına katlanmak da zor ötesidir.
Ve içimizde terli bir merak uyanır: Türkler Ötügen Ormanından Avrupa’ya doğru onca yolu böyle mi, daha doğrusu bu sonuç için mi yürüdüler?
Ya da uygarlık dedikleri bu mudur?
Amerika’nın Michigan Üniversitesi Halk Araştırma Merkezi, Müslüman ülkeler Tunus, Mısır, Türkiye, Irak, Pakistan ve Suudi Arabistan kadınlarına dayatılan giyim kuşamla ilgili bir araştırma yapmış.
Sözü uzatmadan araştırmanın bizimle ilgili bulgularını görelim:
Yurdumuzda peçeli kadın olmak veya görmek isteyen yok.
Baş örtülsün ama gözler açıkta kalsın ya da yüzün tamamı açık olsun diyenler de yüzde 2’nin ötesine geçememişler.
Ya Çarşaf?
Türk kadınının içini dışını çarşafla karartma hevesindekiler % 4’ü ancak buluyor.
Açık başı tercih edenler % 32’de kalırken türban seçeneği yüzde 46 ve saçları tamamen kapatmayan Anadolu başörtüsü %17 müşteri bulmuş.
Buradan nasıl bir sonuç çıkar?
Geleneksel başörtü ile açık başı seçenlerin toplam oranı yüzde 49’a ulaşıyor, türban 46’da kalıyor.
Öte yandan türbanla başörtülüler toplamının da yüzde 63’ü bulduğunu görmek zorundayız.
“Kadının ne giyeceğine kendi mi karar vermeli?” sorusuna gelince:
“Evet” diyenlerin yüzdesi Tunus’ta 56, Türkiye’de 52 ve öteki ülkelere doğru gittikçe düşüyor.
Bu çalışmanın analizinde, Türk kadını giyimde İslâm ülkelerinin en özgürü olarak ortaya çıkıyor.
Yetmeyen ve fakat gittikçe daraltılan bir özgürlük.
Bizde kadının örtünmesi nedense, kadınların derdi değil, erkeklerin dayatması olarak sürekli gündemde tutuluyor.
Böylece erkeğin İslâma bağlılığını kadınlar üzerinden ispatlamanın dışında bir gayretinin olmadığı da ispatlanmış oluyor. İslam’ı yaşamayı kadının ihmal etmesine izin vermeyerek kendince İslam’ın koruyucusu ödülüne ulaşmaya, günahtan kaçınmaya, kadının saçını, gözünü ve yüzünü örterek cennetten yer kapmaya çalışıyor.
Oysa o gayretkeş erkek peçeyi kendi yüzüne taksa hattâ gözlerini bağlasa, günahtan daha uzak ve cennette daha itibarlı olurdu. |