Yöneticilerimiz ellilerden bu yana bir Taksim korkusu içindeler: Aman “Taksim’de kimse toplanmasın paranoyası.
Oysa birkaç yıl önce Taksim 1 Mayıs’a açıldığında görüldü ki kıyamet kopmuyor.
Aslında güvenmek gerek, artık toplum olgun ve ağırbaşlı, çünkü deneyimli.
Bu deneyim acıdır ki, bir başbakanı idama götüren 1960 öncesine dayanıyor.
Bu olgunluk, 1970’lere yakın gençlerin, 6.ncı Filo’nun bazı denizcilerini Dolmabahçe rıhtımından denize atması benzeri davranışlardan geliyor.
Bu ağırbaşlılık, 1970’lerde sağ ve solun hem politik hem de inanç temelli kıyımları sonucunda oluşmuştur.
Taksim dikleşmesinin görünür nedeni parkın yapılaşmaya açılması olsa da çok daha gerilerde, belki de şuur altlarında 31 Mart siyasetçi ve şeriatçı ayaklanmasının başlatıldığı topçu kışlasının inatla yeniden dikilmesi girişiminin getirdiği kaygı var. Birike birike artık bastırılamaz hale gelen nedenlerin basıncı kontrol şalterini attırdı.
“İki ayyaşın çıkardığı yasa...”
“Birkaç tane çapulcudan izin alacak değiliz...”
“Direnişe katılmayıp evde bekleyen yüzde 50”lerin zor tutulması söylemleri dikleşme dalgalarını yurda ve yurt dışına taşırdı.
Peki, nerede başladı?
İstanbul Türkiye’nin sembolüdür, orada başladı ve dünyayı sardı. İstanbul’la sınırlı olsaydı zaten sıradanlaşırdı.
Ama belleği güçlü olanlar Reyhanlı’da, ODTÜ’de, Uludere’de ve başka birçok yerde başladı da diyebilirler.
Yurdun doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, bizim Giresun ve Trabzon’umuz da içinde, hemen birçok ilinde de dayanışma gösterileri oldu.
Akşam can sıkıntısından yabancı kanalları dolaşırken gördüm, El Cezire TV Taksim’den yayın yapıyordu. Sade orası mı? Amerika’dan, Avrupa’dan, komşumuz Rusya’dan...
Ölümü, sakatlanmayı göze alıp balıklama gösteriye dalanlar ya da pencereleri, balkonları ve kapı önlerinden, sesleriyle varlıklarını belli eden kalabalıklar ne demek istediler?
Şunu iyi anlamak gerekiyor; bu bir“Aldın mı ağzının payını !”böbürlenmesi
için yapılmadı;çapul yani yağma hiç değildi.
Sadece gençlerin:“Yetti gayri! Burama kadar çıktı!”yakınması, sitemiydi.
Kışkırtma var mı? Ana gövdede yoktu; orası kışkırtmayı engelledi. Polise ve araçlarına saldıranların kışkırtıcı olmadığını sanmak eşyanın doğasına aykırıdır. Bilinmelidir ki, dış güçler, Allah göstermesin, bir iç savaşa dönüşmesine bayılacaklardır.
Bu gençler arasında sıcağı sıcağına bir kamuoyu araştırması yapılmış.
% 81 özgürlükçü olduğunu; % 65 laik olduğunu; % 54,5 apolitik olduğunu; % 75 muhafazakârlığı reddettiğini dile getiriyorlar.
Bunlar internet gençliği, kesinlikle yurtsever fakat onu bizim alışmadığımız bir tarzda ifade ediyorlar. Face Book sayfamdan nasıl yıldırım hızıyla haberleştiklerine tanık oldum.
Avrupa gazeteleri taksim dikleşmesini Arap Baharı’na değil Avrupalı gençlerin direnişlerine benzetiyorlarmış. Günaydın! Yeni mi uyandınız? Biz Tanzimat’tan bu yana Avrupalıyız. |