İl ve ilçemizdeki birer gazeteye haftalık olarak yazdıklarımda yedi yılı doldurmuşum. Yaklaşık 364 yazı eder. Bu 7 yılda kadın konusunda 28 yazım yayınlanmış. Her yıla 4 yazı düşüyor. Orana vurursak yazılarımın yüzde 7’sini yurdumuzda sahnelenen kadın dramına ayırabilmişim. Erkek egemen azgınlığın yazı matematiğine yansıttığı bu oran gerçekten çok düşük. Kadına dair her şey güllük gülistanlık olsa da keşke hiç yazmasam. Bizde kadın dizilerde ve sinemalarda göründüğü gibi değildir, oralarda mutluluk rolü oynarken gözyaşını içine akıtır. Yazı süs için yazılmaz, sizi onu yazmaya zorlayan, görmezlikten gelemediğiniz sosyolojik nedenler, yazarken çaresizlikten bütün vücudunuzun titrediği adı konulmamış uygulamalar vardır. Peki, sorgulayalım. Kadın kimdir? Önce anamız; eşimiz, kızlarımız, bacılarımız. Sonra halalar, teyzeler, yengeler, okul ve iş arkadaşlarımız, komşularımız... Her birine farklı ilgimiz, sevgimiz, borcumuz olan insan türü. Kadın ve erkek: Biri olmazsa, öteki de olamayacak, birbirine öylesine bağımlı iki insan türü. Kadın, âşık olduğumuz, türküler yaktığımız, şiirler yazdığımız... Söze gelince, bir maliyeti yok ya, en duygusalını, gönül okşayanını, yüceltenini bulmaya özen gösterdiğimiz, adeta kutsallaştırdığımız varlık. İyi de, şu önümde duran iki gazete kupüründe yazılanları nereye koyacağız? “Erkek şiddeti durmuyor! Bu gidiş nereye? 2 günde 1 kadın şiddet kurbanı!” Ve “Kadın siyasette de, bürokraside de yok!” Bu sitemleri dur durak bilmeksizin biz erkekler yaratıyoruz “Berdel Hukuku” başlıklı yazımı yazalı çok olmadı. İçimizde kimi erkeğin, bırakın başka ülkelerde örneği bulunmadığını, hayvanlarda bile rastlanmayan karşı cins algılaması... Nasıl bir ruh hali bilmiyorum! Bizim yurdumuzda kadın sevgili değil, ana, bacı ve öz kız değil, bir av hayvanı olarak görülüyor. Vuruluyor, atılıyor, satılıyor, değiş tokuş ediliyor... Yukarıdaki iki gazete kupürüne ben de bir ekleme yapayım: “Eğitimimizde kadın kıyımını konu edinen hiç bir programımız yok!” Çünkü siyasetimiz gibi eğitimimizi de yönlendirenlerin hepsi kayıtsız şartsız egemen olan erkeklerdir ve cinselliğe dönüşür korkusuyla bu konulara girmekten kaçınıyorlar. Oysa gerçek hayatlarında ne cinsellik ne de dinsellik umurlarında. Amerikalı Prof. Dr. Evan Stark sosyal cinsiyetle ilgili eğitimin okullarda verilmesinin gerekliliğine vurgu yapan önemli bir bilim adamıdır. “Kadına şiddet” tanımını ilk Türkiye’nin kullandığını ve şiddete maruz kalan kadınlarımızın rapor edilme sıklığının ise sadece yüzde 5 olduğunu da o açıklamış. Erkeklerimizden hayır yok; hanım proflarımız bir ses verseniz ya! |
|
|
|
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir. |
|