İlk gördüğüm kitap ramazan akşamları, babamın dokunaklı bir sesle okuduğu Kuran’dı. Okula gidince ben de kitap verilenler arasına katıldım.
Komşumuzun beşinci sınıftaki kızı Melâhat’ın, bizimle oyun oynayacak yerde oturup “roman” dediği bir kitap okuduğunu görünce, kitapların okul dışında da okunduğunu ve masalcı teyzelerin anlattıklarının yazılı hali olduğunu keşfettim. Melahat ilk romanımla beni tanıştırdı: “Derdiyok İle Zülfüsiyah”.
Kitap, üçüncü sınıf öğrencisinin anlayabileceği dilde yazılmış bir halk klasiği ve on yaş çocuğunun iç kıpırtılarını ısıtan bir aşk öyküsüydü. O küçücük kitap beni büyüledi. Dur durak bilmeden 75 yıl, beni öteki kitapların ardına saldı.
Bu, düşkünlüğün ötesinde bir tutkuydu. Gazete, radyo, televizyon, , bilgisayar ve cep telefonunun olmadığı bir ortamı düşleyin, insanların kullanamadığı ne kadar boş zamanı olduğunu anlarsınız. Okumayıp da ne yapacaktım?
Bir yararı oldu mu?
Hani “kültür” diyorlar; pazarda satılmaz ve bir okulu da yoktur. Ama düşüncenin sınırını alabildiğine genişletir; zevki kabalıktan arındırır; çözümleme ve yorumlama yeteneğini geliştirir; eleştiri anlayışını gerçeklere oturtur... İnsanı öteki canlılardan ayıran, işte bu tür okumalardır.
Işığın gazını bitiriyorsun; ya da, boşu boşuna elektrik tüketiyorsun engellemelerine rağmen okudum.
İyi de yapmışım. Dilimi öğrendim ve kullanabildiğim sözcük sayısının giderek çoğaldığını gördüm. Zamanla yerel dilden uzaklaşıp, İstanbul dilini kullanır hale geldim.
Konuşurken birkaç yüz sözcüğe sıkışıp kalmamayı; binleri aşan öğrencilerimle doğru, anlaşılır ve onların dil gelişimini sağlar tarzda iletişim kurmayı öğrendim.
Başta ne buldumsa onu okumuştum.
Satın almaya başladığımda edebî değer ardına düştüm, dünya edebiyatının en seçkinlerini araştırdım ve kitaplığımı oluşturdum.
O zamanlar romanda Hemingway fırtınası esiyordu; “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” ve “Silahlara Veda” desem siz “Klimanjaronun Karları” “İhtiyar Balıkçı ve Deniz”i ekleyeceksiniz.
Nobel ödüllü Hemingway’den söz edince diğer ödüllü Amerikalıyı unutursak eksiklik yaratmış oluruz.
Çift ödüllü John Steinback’in hangi romanını öne çıkarsam acaba? Bizde Dünya Klasikleri ve Yüz Temel Eser serisinde yer almış “Fareler ve İnsanlar” şimdi siyasetimizce yasaklı kitaplar listesinde konuldu desem yeter sanırım.
Ödül almış yazarlardan söz edince, hemen akla bizim ödüllü yazarımız geliyor. Ukalâlık olmazsa bizde Orhan Kemal, Kemal Tahir, hele hele Yaşar Kemal eğer Nobel Edebiyat ödülünü alamamışsa, bence onu hak eden yazarımız yok diyeceğim.
Okullarımızda okur-yazar yetiştirdik de, ne yazık ki, kitap okuma alışkanlığı kazandıramadık!
Dünyadaki en büyük keşif, yazı ve kitaptır. İnsan, kitapsızlığın dayanılmaz hafifliğini atlatmadıkça, öteki canlılara da pek fark atamaz! |