Yenilik adına tek hünerleri, antika, fiyakalı, hattâ züppece bir sözcük bulup öğrencinin başına dert etmek oldu.
“Performans ödevi”
Bu ödev adını çocuk anladı mı, veli kitlesi anladı mı? Çocuklara hazır performans ödevi satan kırtasiyeciler anladı mı?
İlkokul birinci sınıftan lise sona kadar milyonlarca öğrenciyi bu ödevden sorumlu tutacaksın, ama yapılan işin Türkçe bir adı olmayacak. Dayatılan adı da, eğer futbol fanatiği olurlarsa anlamaya başlayacaklar.
Ne demek performans?
Sözlük piyasasının en iyisine, İlhan Ayverdi’nin sözlüğüne bakalım:
“Bir işin yapılışı esnasında onu gereğince sonuçlandıracak tutum, beceriklilik ve gayret seviyesi, mükemmellik durumu.”
İngilizce ya da Fransızcadan kopya olan bu sözcüğü anlatmak için 14 Türkçe sözcük kullanıyorsanız bu karmaşadır, belirsizliktir, acizliktir...
Ülkemizde günlük hayatta kullanılıyor mu? Hayır. Futbol maçlarını anlatan spikerler ve futbol yazarları kullanıyorlar.
Ödevin amacı çocuklara öğrendiğini kullanma alışkanlığı vermek, konuya hâkimiyetini sağlamak, bilgi dağarcığını zenginleştirmektir. Bu da öğretmenin öğrettiği ile yetinmemesine, öğrendiğini kendi pratiği ile sınamasına bağlıdır. Ödevler bunu sağlamak için verilirler.
Lise üçteki torunumun en son yaptığı performans ödevi, “Savan Biyomu Hayvanları” adını taşıyor. Orada “Coğrafya Performans Ödevi” yerine “Coğrafya Ödevi” denilse acaba isim yavan mı kalır, fiyakasını mı yitirir?
Yoksa bu adı batası performans sözcüğü büyülü mü? Yerine uygulama, beceri gibi Türkçe sözcükler kullansak büyü bozulur mu?
Bırakın ödevin adını onu veren öğretmen koysun.
Ben bu yazıyı bitirmeye çalışırken Bakan Bey performans ödevinin kaldırılacağı müjdesini verdi ve 18 – 20 milyon öğrenciden, bir o kadar ana-babadan ve öğretmenlerin tümünden öyle bir “ooohhh” sesi çıktı ki, yankısı güneş sisteminden geri döndü.
Çünkü öğrenci ne yapacağını, nasıl üstesinden geleceğini bilmiyor; yapamazsa küçük düşme, zayıf alma, azar işitme psikolojisine giriyordu.
Ana-baba, bu ödevin tüm çilesini kendi içinde duyuyor, yardım edememenin ezikliğini ödev bitene kadar yaşıyordu.
Sıkıntının yaygınlaşması ve süreğen olması hemen bir Performans ödevi ticaret sınıfının türemesine neden oldu. Bu iş kolu becerikli kırtasiyecilere ve bilgisayar ortamına yayıldı. sonuçta18-20 milyon müşterisi olan bir ticaret sektörü ve para hareketi yaratıldı. Öğrencilere katkısı ise ödevi okula taşıma trafiğini sağlamaktan öteye geçemedi.
Ödev, öğretilen bilginin çocuk tarafından alındığını, benimsendiğini, kullanılır duruma geldiğini ölçmeye yarayan bir etkinliktir. Bu nedenle kaçınılmazdır.
Ancak sorumluluğu öğretmene bırakılmalıdır. Bakanlık emri ve yönlendirmeleriyle eğitim olmaz. Eğitimin temel aktörleri öğretmen ve öğrencidir.
Nedense sözlü sınav da yapılmıyormuş. Büyük hatâ.
En kolayı, okulları Kuran kursuna dönüştürmek; orada ezber geçerli, okuduğunu anlama zorunluluğu dayatılmıyor. |