Hayır, marşın sözlerine uyacak yeni bir müzik bestelenmemiş. Cumhur Başkanı’nın talimatıyla sadece yeniden yorumlanmış. Okunuşuna, söylenişine biraz canlılık katmışlar, o kadar.
Ezelinde var olan söz ve beste uyumsuzluğu, yani trajik yanlışları, yerli yerinde duruyorlar.
Gazete haberi yaparken bu işin ustalarını da konuşturmuş.
Gürer Aykal: “Önce müziği yazılmış, ardından sözlere monte edilmiş. Bu hiçbir zaman doğruya gidemez; müzikle söz birlikte yazılmalıdır” diyor.
Cem Mansur: “Tabu konulara giriyoruz ama bir ülkenin millî marşı, insanların kolay söyleyebileceği ve dilin bu kadar deforme edilmediği bir parça olmalı” diyor.
Köklü bir müzik geleneğinin mirasçısı olan insanımızın millî marşının, kötünün de ötesi bir bestenin kurbanı olarak söylenemez biçime sokulması karşısında 1924 yılından beri bütün hükümetlerin ya da bütün eğitimcilerin; hadi daha daraltalım, tüm müzisyenlerimizin dili tutulmuş, kimse, “bu hatalar düzeltilsin” diyemiyor.
Hata nasıl oluştu, diye sorarsanız:
Kurtuluş Savaşı sürmektedir; bir milli marşımızın yokluğu hissedilir. Sözleri için yarışma açılır ve katılan 724 şiirde beğenilen çıkmayınca Eğitim Bakanı 17 Şubat 1921’de görevi Mehmet Akif’e önerir ve 24 günde şiir yazılır.
Mehmet Akif 1915’te Çanakkale Zaferi sonunda “Çanakkale Şehitlerine” adlı o uzun ve görkemli şiiri yazıp yayınlayan, şairliğini herkese kabul ettirmiş, eğitimli bir kişidir. Ancak Millî Marş’ın kaç dörtlükten oluşması gerektiğinin ona söylenmesi savaşın karmaşası arasında unutulmuş olmalı ki, Akif şiiri 10 dörtlükte bitirir. Olasıdır ki, en beğendikleri iki dörtlüğü seçmelerini yönetime bırakmıştır. Yönetim de gene savaşın hay-ü huyu arasında aceleyle ilk iki dörtlüğü seçmiş.
Oysa marşın, “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım!” dizesiyle başlayan dörtlüğü ile beş dizeli son kıt’ası seçilmeli ve besteyi yapacak kişinin eline o sözler tutuşturulmalıydı
Öyle olmamış; Ta 1930 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Zeki Üngör, galiba forsunu da kullanarak, sözlerle hiç buluşmamış kendi bestesini, getirip Mehmet Akif’in şiirine, amatörce monte etmiş.
Bu hangi ülkede oluyor?
Çok gelişmiş iki müzik geleneğine sahip olan; şehirlerinde okumuşların, köylerde okumamış halkın müzik şaheserleri yarattığı Türkiye’de...
İstiklâl Marşı’nı haftada iki kez, 7 – 18 yaş arası öğrenciler yani milyonlar, zorunlu olarak okuyorlar ki; bu marşta bir oktavlık ses geçişlerinin yanı sıra tümüyle prozodi hatası dolu.
Olmadı! Yakışmadı! Ama biz bu ayıbı 1921’den bu güne, 2013 yılına kadar taşıdık.
Çok partili siyasî yaşama geçtiğimizden bu yana bir araya gelemeyen siyasilerimiz, hiç olmazsa Millî Marş’ta bir araya gelsinler, Mehmet Akif’in sözlerine çocuk ve buluğ çağı gençlerinin ses genişliğine uyan yeni bir marş bestesi yapılsın.
Eğer konservatuar mezunu müzikçilerimiz bunu beceremiyorlarsa ki; beceremediler, bu görevi Türk halk müziği bestecilerine bırakalım. |