|
|
|
ŞİMDİ DE DİL SAVAŞI
Azmi Gülsoy
6 Ağustos 2013 Salı
,
1:01:
tarihinde yazdı. |
|
|
|
Siz politik gidişteki umutsuzluğumuza bakmayın. Öfke ve gerginlik politikanın doğasında hep vardır, olacak da.
Gelin biraz Türkçemizden söz edelim.
Gazete, ”Eczacıbaşı ‘plaza dili’ne savaş açtı” diye başlık atmış. Bu savaş, büyük iş merkezi çalışanlarının uğraşlarıyla ilgili konuşmalarında ve yazışmalarında kullandığı İngilizce ağırlıklı, kendi deyimleriyle “uydurukça” dile karşı...
Suriye’deki, Mısır’daki, Irak’taki ve bi de bizim Kürtlerle savaş zaten sürüyor; bu dil savaşı da nereden çıktı demeyin. Dil savaşı kimlik savaşımızdır ve buna katılmak hepimizin boynunun borcudur.
Bir ticarî kurumun ülke diline duyarlılık gösterip sahip çıkması, bir dil farkındalığı yaratma gereği duyması çok önemli bir olay. Gönül ister ki, tüm şirketlerimiz buna katılsın.
Biz dil sevdalısıyız ya, ilgimi çekti.
Hemen ekleyelim; eğitimciler ilkokuldan üniversite sonuna kadar çocuk ve gençlerimizde bir Türkçe kullanma bilinci yaratmayı, ısrarla sürdürmelidir. Bu uyarıyı özellikle yapıyorum çünkü okullarımızdaki Türkçe eğitimi programlarında bilinçli ya da bilinçsiz, yaratılmış bir sürü boşluk var.
Bakın, okullarda bir yabancı dil öğrenmekle de anadil savaşı vermenin ilgisi olmaz. Yabancı dili öğrenmek çocuklarımızın boynunun borcu ve hem ülkenin hem de onların geleceği açısından kaçınılmazdır.
Son bir şey; T.C. vatandaşı olan azınlıkların etnik dillerini sahiplenme ve kullanma haklarını tanımak insanlık görevidir.
Uyduruk yabancı dil züppeliğine açılan savaşa dönelim.
Eleştiri ustası Aziz Nesin’in The Marmara Hotel’de yapılan bir toplantıda, “The sayın the konuklar, The Marmara the oteline the hoş the geldiniz..” diye başladığı konuşması, dil konulu mizah ve eleştirinin çok etkili bir şaheseriydi. Yabancıların yatırım yaptığı ülkenin diline, özellikle adlandırmalarda saygı göstermediğini, yatırıma izin verenlerin de bu konuda umursamaz olduğunu esprili bir tavırla eleştirmişti.
Size dil densizliklerimizin örneklerini günlerce yazsam bitmez. Geçmişten bir kötü örnek daha: Türkoloji eğitimi almış bir bayan bakanımız da, “Dizilerdeki erotizm beni irrite ediyor” diyerek gazetecilere yaptığı açıklamada cinsellik günahına kızdığını ima ederken, kullandığı yabancı dilin Türkçe tam karşılıklarını umursamaması da başka bir dil günahı oluyordu.
Sanatta cinsellik günah da, Türkçesi varken elin sözcükleriyle yatıp-kalkmak sevap mı oluyor?
Dilimizde en fazla yabancı sözcük, sırasıyla Fransızca, Arapça ve Farsçadır. Son yıllarda İngilizce akını da hız kazanmış durumda.
Tipik bir örnekle bitirelim: Arapça iktisat ve Batıdan gelmiş ekonomi sözcüklerini çok kullanırız ama yerine Türkçe bir karşılık üretmeyi hiç düşünmemişiz. Böyle durumlarda doğrusu, uluslararası olanı yeğlemektir.
Dilimiz söz konusu olunca, çocuktan büyüğe hepimiz günahkârız.
Gelecek kuşaklar bizi bağışlar inşallah.
|
|
Bu haber toplam 2479 defa okunmuştur. |
|
|
|
|
|
|
|
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir. |
|
|
|
Toplam (0) adet yorum eklenmiştir. |
|
|
Bu Yazıya Yorum yapılmamış ilk yorum yazan siz olun!
|
|
Bu yazıyı paylaşın: |
|
|
|
|
|
|
|